Nerede O Eski Sıcak ve Sevgi Dolu Günlerimiz

Nerede O Eski Sıcak ve Sevgi Dolu Günlerimiz

Nerede O Eski Sıcak ve Sevgi Dolu Günlerimiz

Nerede O Eski Sıcak ve Sevgi Dolu Günlerimiz? Son zamanlarda özellikle nedense pandemiden sonra milletimiz de bir tahammülsüzlük bir tükenmişlik sendromu belirtileri durumu söz konusu olduğunu görmekteyiz. Pandemi de o kadar çok sıkıldık ve bunaldık ki evimizde ki çocuğumuza bir katlanamaz hale geldik.

Sevgili okuyucularımız eğer aranızda gündüz kuşağında Müge Anlı’yı seyredenleriniz varsa belki de beni daha rahat anlayabileceksiniz. Sürekli cinayet vakaları artmış durumda. Öyle insanlar haline geldik ki tavuğumuza kış dedi diye tartışıp problem çıkarabiliyoruz. Biz böyle bir millet değildik ama millet olarak aramızda bir güvensizlik ve bir tahammülsüzlük doğdu bir anda. Önceden çocuklarımızı gönül rahatlığıyla arkadaşları ile oynaması ile dışarı çıkmasına izin verirken şimdi arkalarından biz de geliyoruz ya da sürekli kontrol ediyor olduk. Çünkü başına bir şey gelir mi acaba diye yaşar hale geldik. Bu da yetmezmiş gibi bir de çocuklarımızın arasında bir problem çıksa hemen o problem ebeveynlere yansır hale geldi.

Kimse bunlar çocuk küser barışır demiyor artık. Haberlerde çocuk cinayetleri, kadın cinayetleri, mal davası üzerine çıkan cinayetler o kadar çok fazlalaştı ki artık kimse kimseye güvenmiyor ve herkes herkesten her şeyi yapar şeklinde beklentiye giriyor. İnsanlar çok fazla tahammülsüzleşti. Kimse kimseyi idare edemiyor, yardım edemiyor. Bunun en büyük sebebi ise gittikçe artık bencilleşmiş olmamız. Sürekli kendimizi, kendi çıkarlarımızı düşünür olduk bu yüzden de kimseye yardım bile etmiyoruz. Sokakta aç insan görsek evimize alıp karnını doyuramıyoruz. Ya da dışarda yardıma muhtaç birini görsek para bile vermeye çekiniyoruz ve hepimizde bunlar bizden daha zengin algısına kapılıyoruz.

Biz böyle bir millet değildik yardıma muhtaç olanların elinden tutar ve neye ihtiyacı varsa fazlasını verirdik. Ama içerisinde bulunduğumuz düzen, sistem bizi böyle olmaya itti ve biz de bu şekilde insanlara dönüştük. Yanımızdaki komşumuzdan bir haber yaşıyoruz. O sıcak mahalle kültürü artık yok. Kimse kimsenin ne çocuğunu ne de kimse kimseyi idare edemiyor. Sürekli şikayetçi oluyoruz.

Kendi çıkarımızı kendimizi düşünür hale geldik

Bir olay görsek o olayı çözüm odaklı değiliz ve olaydan kendi çıkarımızı kendimizi düşünür hale geldik. Bu düzen içerisinde nereye doğru gidiyoruz bilmiyorum ama bize ait olmayan şeyleri benimsemiş ve bu şekilde ilerliyoruz. Bu durumun bu şekilde olmasının birçok etkisi var bunlardan biri ise televizyonlarda izlemiş olduğumuz diziler ve bu dizlerin bize yansıtmış olduğu etkiler başında gelmekte olduğunu düşünüyorum. Ayrıca sosyal medya da bunun bir etkisi.

Millet olarak birbirimize tahammül edemiyoruz. Evimizdeki çocuğumuza bile dayanamıyoruz. Sonra gündüz kuşaklarında ya da haberlerde çocuklarını öldüren anneler babalar görüyoruz. Bir anne veya bir baba yavrusuna nasıl kıyar anlam veremiyoruz. Dayatılan sistemde yaşayış içerisindeyiz. O eski sıcak günlere karşı büyük bir özlem içerisindeyiz ama bu sıcak ortamı tekrardan elde edebilmek için de hiçbir çabamız yok sadece özlüyoruz ve istiyoruz. Umarım ki bu tahammülsüzlük bir an önce biter ve artık daha rahat nefes alabildiğimiz o dönemlere dönebiliriz.

Tahammülsüzlüğün yanında bir de tükenmişlik Sendromu belirtileri yaşıyoruz sanki. Yaptığımız hiçbir şeyden keyif almıyoruz ve her şeyden çok fazla şikayetçiyiz. Hep daha fazlasını istiyoruz ve daha fazlası ile mutlu olacağımızı düşünüyoruz. Elimizdekiler ile yetinmiyoruz ve yetinmediğimiz gibi elimizde olan hiçbir şeyin kıymetini, değerini bilmiyoruz. Hep daha fazlasını istiyoruz.

Elimizdekiler ile yetinmiyoruz

Bu değer bilmeme yetinmeme durumu da yaptığımız her şeyde bizleri mutlu etmiyor ve sanki bir anda her şey bitmiş her şey kötüymüş gibi düşünüyoruz. Küçük şeyler artık bizleri mutlu etmiyor. Büyük şeylerle mutlu oluyoruz daha doğrusu mutlu olduğumuzu zannediyoruz. Geçici bir mutluluk yaşıyoruz. Çünkü sürekli tüketen ve üretmeyi unutan insanlar haline geldik. Yani doyumsuz insanlar olduk. Bu doyumsuzlukta bizi sürekli mutsuzluğa tükenmişliğe götürmekte ve asla bunun farkında bile değiliz. Hep daha fazlası daha iyisi için mücadele veriyoruz bu hayatta. Bu yüzden de yaşam amacımızı unutmuş gibiyiz.

Bu insanlık bu millet nereye doğru gidiyor bilmiyorum. Ama gidişatımızı çok sağlık görmüyorum. İnsanların sürekli birbirlerine karşı güvensiz oluşu, kimsenin kimseye tahammül edememesi, insanımızın yaptığı hiçbir işten keyif almamasıdır. Tükenmişlik gibi olması, doyumsuz olması, kıymet değer bilmemesi bunların hepsi küçük gibi görünen ama aslında büyük problemler yaşatabilecek konulardır. Umarım bu gidişat bu şekilde değil de daha mutlu olabildiğimiz ve daha rahat nefes alabildiğimiz bir memleket haline gelir ve o eski sıcak günlerimize tekrar dönebiliriz.

Sümeyye Nur Gündüz

Yazı dolaşımı

Mobil sürümden çık