Enflasyon Kur ve Faiz İlişkisinin Değerlendirilmesi
Enflasyon Kur ve Faiz İlişkisinin Değerlendirilmesi nedir? Bir ülkede genel ekonomik gidişatı değerlendirebilmek üzere birçok ekonomik gösterge mevcuttur. Bunların en başında gelenler enflasyon, kur ve faiz kavramlarıdır. Bu kavramların belli zaman aralığındaki değişimi, değişim hızı ve yönü ekonomik durum hakkında bilgi verebilmektedir. Enflasyon, kur ve faiz göstergelerini etkileyen kavramlar arasında hükümet politikaları ve buna bağlı idari mekanizmanın aldığı kararlar, gerçek ve tüzel kişilerin harcama ve birikim bağlamındaki tutumları ile küresel anlamda yaşanabilecek olaylar gösterilebilir.
Enflasyon, Kur Ve Faiz Kavramları Ne Anlama Gelir?
Enflasyon mal ve hizmetlerdeki fiyatlar genel düzeyinin artışı ve buna bağlı olarak para biriminin satın alma gücünde meydana gelen düşüş hızıdır. Para biriminin değerinin düşmesi ile bireylerin alım gücünde de azalma meydana gelir. Para biriminin değerinin hızla erimesi gibi bir duruma düşmemek için merkez bankaları, kendi yetkilerinde bulunan çeşitli araçları kullanarak çözüm ararlar. Buldukları çözümler ve istikrar sağlama yöntemleri ile ulusal paranın değer düşüş hızının yavaşlatılması ve ona istikrar kazandırılması amaçlanır.
Bir ekonomide enflasyon oluşumu sebepleri temel olarak üç farklı yaklaşım ile incelenebilir. Bunlar talep, maliyet ve para enflasyonu hipotezleridir. Talep enflasyonunda, paradaki hızlı değer kaybı mal ve hizmetlere olan yoğun talep artışından kaynaklanmaktadır. Maliyet enflasyonunda üretim maliyetlerinin dengesiz şekilde arttığı koşullar söz konusudur. Üretim maliyetlerini oluşturan unsurlar ham madde maliyetleri, enerji maliyetleri, ücretler, vergi vb. şeklinde sıralanabilir. Para enflasyonu para miktarı arzının çeşitli sebeplerle mal ve hizmet üretimi seviyesinden bağımsız olarak aşırı artırılmasından kaynaklanmaktadır.
Altın Döviz iniş Çıkışlarını Etkileyen Faktörler
Peki, Altın Döviz iniş Çıkışlarını Etkileyen Faktörler nelerdir? Yabancı ülkeler tarafından kullanımda olan para birimine döviz denilmektedir. Kur ya da döviz kuru olarak ifade edilen kavram ise bir ülkenin ulusal para biriminin diğer ülkelerin para birimleri cinsinden değeridir. Dünya genelinde yaygın şekilde kullanılan döviz birimleri arasında dolar ve euro en başta gelir. Bir dolar almak için gerekli olan Türk Lirası miktarı doların günlük alış kuru olarak ifade edilir. Birçok sebepten dolayı döviz kurları sürekli değişkenlik göstermektedir. Buna bağlı olarak özellikle dış ticarette döviz kurlarındaki değişkenlik önem taşımaktadır.
Faiz kavramı ise kısaca paranın fiyatı ya da kirası olarak ifade edilebilir. Belli bir meta kiraya verildiğinde kira bedeli talep edilebileceği gibi para da kiraya verildiğinde faiz talep edilebilir. Faiz türleri parayı veren ve alan tarafa bağlı olarak mevduat ve kredi faizi şeklinde iki başlıkta incelenebilir. Parasını kiraya veren tarafın alacağı bedel mevduat faizi, parayı borç olarak alan tarafın katlanması gereken maliyet ise kredi faizidir. Faiz oranlarının belirlenmesinde merkez bankalarının para kurullarının belirlediği politika faiz oranı baz alınmaktadır.
Enflasyondan arındırılmamış faize nominal faiz; enflasyondan arındırılmış faize ise reel faiz denilmektedir. Bir üretim faaliyeti kapsamında kullanılan sermayenin getirisi faiz olacağı gibi bir borç anlaşmasının bir başkasına devri sonucunda elde edilecek getiri de faiz olarak ifade edilebilir.
Üç Faktörün Birbiriyle Olan İlişkisi
Bir ülkede enflasyon, kur ve faiz hareketlerinin dengede, istikrarlı ve öngörülebilir olması oldukça önemlidir. Bu denge ve istikrar sayesinde ülke kaynaklarının verimli kullanılması, tasarruf ve yatırım faaliyetlerinin artması söz konusu olacaktır. Yabancı finansmana dayalı bir büyüme politikası olan ekonomilerde faizlerin düşürülmesi döviz kurlarını yükseltecektir. Çünkü düşük faiz geliri oranı sebebiyle daha az döviz girişi olacaktır. Döviz kurlarının yükselmesi ise enerji ve hammadde maliyetini artıracağı için maliyet yönlü enflasyon ortaya çıkacaktır.
Görüldüğü üzere ülkelerin sahip olduğu yeraltı ve enerji kaynakları, tasarruf ve mevduat miktarı, ekonomi politikalarında sergilediği güven veren ve istikrarlı duruş o ülkedeki enflasyon, kur ve faiz ilişkisini de etkileyecektir.
Faizin enflasyon oluşumu üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. Faiz oranlarının belli aralıkta düşürülmesi enflasyonun da düşmesine ve alım gücünün artmasına elbette katkı sağlayacaktır. Ancak bu durumun gerçekleşmesi için cari açığın bulunmaması (dış ticaret fazlası veriliyor olması) ülke ekonomisinin sıcak para girişine bağımlı olmaması gerekir.
Döviz ihtiyacının yüksek olduğu dönemlerde faiz oranları yükseltilirse ülkeye yabancı yatırımcı girişi artacağı için döviz kurlarında düşüş yaşanır. Ayrıca faiz oranları yükseltildiğinde yerli yatırımcılar ve hane halkları da harcamalarını kısıp tasarruflarını artıracağı için enflasyonun talep yönlü olarak düşmesi beklenir.
Üç Faktörün İlişkisi Kalkınmayı Nasıl Etkiler?
Enflasyon, kur ve faiz arasında dengenin bozulması halinde para ve maliye politikası araçları kullanılarak makro anlamda konuya çözüm getirilebilir. Ancak gerekli yapısal reformların yapılması ve uzun süreli uygulamada kalması istikrarı korumak açısında tamamlayıcılık arz etmektedir. Bu istikrarın sağlanması halinde ülke kalkınması hızlanacaktır. Bu noktada kalkınma kavramı sürdürülebilir büyüme ile sosyal ve hukuki konulardaki olumlu gelişmeleri de kapsamaktadır.
Düşük faiz oranlarının olması yatırım maliyetini azaltacağı için üretimi artırarak işsizliğe çözüm sunar. Bu arada ihracat rakamları da yükselme eğilimine girer ve cari açık azalır. Ancak unutulmaması gerekir ki bu durum ancak yurt dışından sıcak para girişlerine acil ihtiyacı olmayan ülkeler için söz konusudur.
Eğer ülke ekonomisinde maliyet yönlü bir enflasyon söz konusu ise düşük faiz oranları ile enflasyonda azalacaktır. Bununla beraber düşük faiz yabancı yatırım ve tasarruf miktarını azaltacağı için döviz kurları yükselebilir. Önemli olan husus ekonomik konjonktürün iyi yorumlanması ve dengedeki sıkıntının nelerden kaynaklandığının öncelikli olarak tespit edilmesidir.
Hangi Koşullarda Üç Faktörün Dengesi Bozulabilir Ve Denge Tekrar Nasıl Sağlanır?
Genel olarak bahsedildiği üzere finansal kaynaklara ihtiyaç varken bu kaynakların tedariki için ödenecek faiz maliyeti azaltılmaya kalkıldığında kaynak bulunması zora girer. Dahası finansal kaynak kıtlığına bağlı olarak ürün ve hizmetlerin fiyatı hızla artmaya başlar. Çünkü üretim maliyetlerindeki artış ürün fiyatlarına yansımaya başlayacaktır. Geçmiş dönemlerde düşük maliyetlerle alınan hammadde ile kısa vadede ürün fiyatları düşük seviyelerde tutulsa da orta ve uzun vadede hammadde maliyetlerindeki artış ürün fiyatlarına ilave edilmek zorunda kalınacaktır. Aksi takdirde üreticiler zararına çalışarak faaliyetlerini uzun süre sürdüremez ve işletmelerini kapatmak durumunda kalırlar.
Enflasyon, kur ve faiz dengesinin bozulmasında kuşkusuz politik atmosferin ve buna bağlı olarak birey davranışlarının etkisi büyüktür. Eğer ekonomi idaresi, ekonomik gerçeklik dışında, çeşitli politik amaçlar uğruna genel kabul görmüş çözümler ve uygulamalar dışına çıkarsa üç faktör arasındaki denge bozulur. Çünkü rasyonel davranacağı varsayılan kişiler belli ürünlere ya da kaynaklara hücum edeceği için fiyatlar genel düzeyindeki denge bozulur. Bunun yanında demokratik değerlere ve hukuka bağlılığı konusunda şüphe uyandıran hükümetlerde ülkelerine doğrudan ve dolaylı yatırım çekme konusunda zorluk yaşayacaklardır.
Düşük Gelirli Bireyler Enflasyon, Faiz Ve Kur Sarmalında Dengenin Bozulmasından Nasıl Etkilenir?
Toplumun tüm kesimlerinin ekonomik dengesizlikten olumsuz etkileneceği gerçeğinin yanında düşük gelirli gruplar en çok etkilenecek kişilerdir. Geliri göreceli olarak zaten düşük olan bireylerin alım gücü enflasyon karşısında daha da azalacaktır. Devlet her ne kadar insanların alım gücünü yükseltmek için belli oranda, asgari ücrete zam yapılacağını açıklasa da bu durum sürdürülebilir bir çözüm olmayacaktır. Şöyle ki, kişilerin alım gücündeki yükselişe oranla ürün hizmet miktarı artırılamayacağı için ürünlerin fiyatı yeniden yükselecektir.
Öte yandan, üç faktör arasındaki dengenin bozulması ile alım gücü düşen alt gelir grubu ve üst gelir grubu arasında fark daha da açılacaktır. Bunun neticesinde gelir adaletsizliği toplumsal dengesizliklere sebebiyet verecektir.
Hükümetin Alacağı Reform Kararlarının Sarmal Üzerindeki Etkisi Nasıl Olacaktır?
Hükümet yetkilileri dengenin ve istikrarın sağlanması adına öncelikle popüler söylemlerden kaçınmalı ve ülke çıkarlarını ön plana almalıdır. Sağlıklı ve doğru ekonomik verilerden faydalanmak suretiyle genel kabul görmüş ekonomi politikaları uygulayarak kapsayıcı bir reform paketi oluşturmalıdır.
Ekonomi idaresine olan güvenin artışına ve fiyatlar genel düzeyinde istikrarın yakalanmasına bağlı olarak üretimde yükseliş başlayacaktır. Yatırımlar için uygun fiyatla bulunacak finansal kaynaklar ürün ve hizmet fiyatlarının daha düşük seviyelerde kalmasını sağlayacaktır. Düşük ve istikrarlı fiyatlar tüketimin ve buna bağlı olarak toplumsal refahın artmasına neden olacaktır.
Reform paketlerinin rasyonel, çözüm odaklı ve tarafların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması ve istikrarlı olarak uygulanması ile yabancı yatırımcı girişi artacaktır. Bu artış ise döviz kurlarının yükselmesini engelleyecektir.
Sonuç Değerlendirmesi
Enflasyon, özünde bir göstergedir. Belli bir zaman aralığındaki fiyatların artış ya da azalış hızında yaşanan değişimi gösterir. Kamu otoriteleri tasarrufu altında indirilip yükseltilemez. Bunun yanında belirtmek gerekir ki bazı idareler tarafından, politik ve ekonomik başarısızlıkları örtmek amacıyla, enflasyon oranının düşük gösterilmesi istenebilir. Ancak bireyler alış veriş sürecinde fiyatların hızla artışını gözlemler ve açıklanan enflasyon oranının gerçeği yansıtmadığı fark edebilir.
Döviz kurları da, aynı şekilde, hükümet müdahalesinden bağımsız olarak piyasadaki arz talep durumuna göre oluşur. Bu durum döviz kurlarının fiyatlanmasının serbest piyasaya bırakıldığı dalgalı kur rejiminin geçerli olduğu ekonomiler için söz konusudur.
Faiz oranları ise merkez bankasının belirleyeceği politika faizi baz alınarak oluşur. Ancak diğer göstergelerdeki dengesizlikler sabit hale gelmeye başlar ve reel politikalardan uzaklaşılırsa politika faizi ile piyasa faizleri arasındaki aralık açılır. Bu da faizler arasındaki dengenin ve sabit aralığın kaybolmasına neden olur.
Bahse konu sarmal, başta alt gelir grubundaki kişiler olmak üzere toplumda yaşayan tüm bireyleri orta ve uzun vadede etkileyebilecek ekonomik olumsuzlukların değerlendirilebilmesi için bilinmesi gereken bir ilişkidir. Enflasyon, kur ve faiz kavramlarının bilinmesi bireylerin sosyal ve politik görüşlerinde de daha rasyonel karar verebilmelerine yardımcı olacaktır. Bu şekilde kişilerin, sorma, sorgulama ve sağlıklı karar verebilme bilinci oluşacaktır. Ayrıca idari makamların aldığı kararların ve sonuçlarının tarafsız ve akılcı bir şekilde değerlendirilebilmesi mümkün hale gelecektir.