Duygular hakkında bilinen ve bilinmeyen bilgiler

Duygular hakkında bilinen ve bilinmeyen bilgiler

Duygular hakkında bilinen ve bilinmeyen bilgiler

Duygular hakkında bilinen ve bilinmeyen bilgiler? Duygu, zihinsel bir süreç olarak nesneler ve olaylar duyularımızı doğrudan etkilediğinde ortaya çıkar. Duyularımızı etkileyen her şeye tahriş denir. Tahriş edici maddelerin yarattığı uyarılma hissi sinirler aracılığıyla beyne iletilir ve bunun sonucunda nesnelerin rengini, tadını, kokusunu, sesini, sıcaklığını vb. kalitelerini algılarız. Dolayısıyla duygular, nesnel gerçekliğin bir algısı olarak, duyu organlarımızı etkileyen nesnelerin ve olayların bireysel özelliklerinin ve işaretlerinin beyinde algılanmasından oluşan basit bir zihinsel süreçtir. Duyguları karakterize eden temel özellik, nesnelerin ve olayların bireysel özelliklerinin yansımasından oluşmasıdır.

Akademisyen İ.P. Pavlov’a göre duygunun fizyolojik temeli, karmaşık anatomik yapılardan oluşan analizörlerdir. Bu nedenle İ.P. Pavlov, analizörleri duyum için gerekli anatomik ve fizyolojik cihazlar olarak adlandırıyordu. Her analizör üç bölümden oluşur: 1) çevre birimi. Bu kısma reseptör denir. Alıcının işlevi, dış uyaranları almak, dış enerjiyi sinirsel bir sürece dönüştürmektir; 2) iletken sinir lifleri. Bunlar, afferent (merkezekaçan) ve efferent (merkezdenkaçan) sinirleri içerir: 3) analizörün serebral korteksi. Buna aynı zamanda analizörün çekirdeği olan merkezi dal da deniyor. Bu bölümün işlevi, çevre bölümünden gelen uyarıları analiz etmektir. Her analizörün merkez ofiste, kendi konumu vardır. Serebral korteksin farklı yerlerinde bulunur.

Örneğin, duyusal analizörlerin merkezi dalı, serebral korteksin boynunda bulunur. İşitsel duyusal analiz cihazının orta kısmı, serebral korteksin sağ ve sol ventriküllerinde bulunur. Duyumun oluşması için analizörün tüm parçalarının birlikte çalışması gerekir. Bu parçalardan biri başarısız olursa, duygu alınmaz.
Analizörler aktif bir gövdedir. Tahriş edicilerin etkisi altında sürekli kendini yeniden inşa ediyorlar. Bu nedenle duygunun pasif bir süreç olmadığı söylenmelidir. Her zaman hareketin bileşenlerini içerir ve yansıtıcı bir karaktere sahiptir.

Duyguların sınıflandırılması

Modern psikolojide, duyguların sınıflandırılması farklı ilkelere dayanmaktadır. Bunlardan biri, duyguları alıcıların konumuna göre sınıflandırmaktır. Modern fizyolojik ve psikolojik literatürde reseptörler üç gruba ayrılır: 1..eksteroseptörler, 2.introseptörler,  3.proprioseptörler. 

Eksteroseptörler vücudun dış yüzeyinde bulunur. Ekstraseptörler tarafından üretilen duyumlara, ekstraseptif veya dış duyumlar da denir. Bunlar görme, işitme, koku, tat ve cilt duyularını içerir.

İntroreseptörler, iç organların yüzeyindeki mukoza zarında bulunuyor. İntroreseptörler
tarafından üretilen duyulara introseptif veya içsel duyular deniyor

Proprioseptörler, kaslarda, eklemlerde ve onları birbirine bağlayan, tendonlarda bulunuyor.Bu reseptörlerle ilişkili duyumlara proprioseptif duyumlar deniyor. Hareket duygusu ve denge duygusu bu alana dahildir.

1)Alıcıların uyaranlarla doğrudan temasına bağlı olarak, duyular temas ve uzak duyular olarak ikiye ayrılır. Bu bakımdan, ekstraseptif duygular iki türdür:
1) temas duyguları. Tat ve cilt duyumları temas duyumlarıdır. Bu duygular, tahriş edici maddenin duyu organları üzerindeki doğrudan etkisinden kaynaklanır.
2) uzak duygular. Bunlar görme, işitme ve koku alma duyularını içerir. Bu duyguların oluşması için tahriş edicinin belli bir mesafeden hareket etmesi yeterlidir.

Temel Duygular nelerdir?

Bu sınıflandırmaya göre farklı duygu türlerine kısaca bir göz atalım. Görme duyusu. Bu duygu, renklerin ve ışığın bir yansımasıdır. İki renk hissediyoruz: kromatik ve akromatik. Kromatik renkler boyalı renklerdir ve spektrumun tüm renklerini kapsar. Kromatik renkleri görme duyusu, 380 mili mikrondan 780 mikrona kadar değişen elektromanyetik dalgaların görme organı olan gözü etkilemesiyle oluşur. En kısa elektromanyetik dalgada mor, en uzun elektromanyetik dalgada kırmızı duyarız. Görsel duyu alıcıları gözün retinasında bulunuyor. İki tür hücre vardır: çubuklar ve koniler. Çubuklar ışığı, koniler renkleri duyma organıdır. Çubuklar bozulduğunda, tavuk körlüğü, koniler bozulduğunda, yarasa körlüğü oluşuyor.

İşitme duyusu. Bu duygular seslerin yansımasıdır. İşitme duyusu, değişen hava dalgalarının işitsel analizör üzerindeki etkisinden kaynaklanıyor. Kulağı etkileyen dalga, düşük ve yüksek basınç gibi semptömlerle karakterizedir. Dalganın bu özellikleri sesin yüksekliğini, hacmini ve tınısını oluşturmaktadır. İnsan kulağı saniyede 20 ila 20.000 ses duyabilir. “Hers“, ses üreten dalganın fiziksel frekans birimidir.

Koku duyuları. Koku duyusu birçok farklı kokunun yansımasından oluşur. İnsanlar genellikle kokuları, hoş veya hoş olmayan kokulara göre ayırt eder. Koku alma reseptörü, burun boşluğunun üst kısmında bulunur. Bu bölgedeki hücreler çeşitli kokulara karşı çok hassastır. Havada yükselebilen nesnelerin mikroskobik parçacıkları hava ile birlikte burun boşluğuna girerek alıcıları etkiler. Böylece koku alma duyusu oluşuyor.

Tat duyguları. Çeşitli maddelerin suda veya tükürükte çözünmesi ve ağız boşluğundaki tat reseptörlerine etki etmesiyle oluşuyor. P.P Lazarev’in teorisine göre, ağız boşluğunda dört tip tat reseptörü vardır. Bu reseptörler ayrıca dört tür tat duyusuna neden oluyor: tatlılık, acılık, tuzluluk ve asitlik.
Dilin mukoza zarının farklı alanlarının hem aynı hem de farklı tat tahriş edici maddelere duyarlılığı farklıdır. Örneğin, insan dilinin ucu tatlılığa, çevresi aside, kökü ise, acıya karşı daha duyarlıdır.
Cilt duyuları. Dış dünyadaki nesnelerin bir takım özelliklerini yansıtmaktadır. Deri duyuları üç kısma ayrılıyor: dokunma, sıcaklık ve ağrı.

Olumlu Duygular

1.Dokunma duyusu(lamisa) aracılığıyla nesnelerin derinliğini, sertliğini, yumuşaklığını, pürüzlülüğünü veya yüzeyin düzgünlüğünü vb. yansıtıyor. Farklı yoğunluklarda deriye dağılmış bir milyona kadar dokunsal duyu alıcısı vardır. Bu noktalar vücudun diğer bölgelerine göre dilin ucunda ve uçlarında daha sık yerleşmişler. Deri duyuları hareket duyusu ile yakından ilişkilidir. Körler harfleri dokunma ve hareket duygusuyla okuyorlar.

2.Temperatür duyusu. İki tür temperatür duyu su vardır: sıcaklık ve soğukluk
Vücut sıcaklığının üzerinde bir sıcaklığa sahip bir nesne cilde dokunduğunda ısı hissi oluşur. Soğukluk hissi, vücut sıcaklığının altındaki bir cismin doğrudan cildi etkilemesiyle oluşur.
3.Acı duyusu. Acı hisleri, farklı doğadadır. Bizler zaman-zaman kesici, delici, sürekli ve ani ağrılar gibi donuk ve sert ağrılar hissederiz. Her cilt duyusunun kendi reseptörleri vardır. Ciltteki birçok nokta dokunsal, bazıları soğuk, bazıları sıcak ve son olarak diğer noktalar ağrılıdır.

Kas-hareket duyuları. Vücudu çevreleyen organların pozisyonunu ve hareketini, bu hareketin yönünü, modelini ve kas gerginliğinin derecesini yansıtan duygulardır. Kas duyuları bir insanın hayatında büyük rol oynar. Emek faaliyeti sırasında çok karmaşık hareketlerin yürütülmesi, bu hareketlerin düzenlenmesi, kas-hareket duyuları sayesinde mümkündür.
Denge duyuları. Bu tür duygular, başın ve vücudun fezadaki konumunun bir yansımasıdır ve vücudun hareketlerinin yönünü ve koordinasyonunu korumaya hizmet eder. Bu duyunun alıcıları, iç kulaktaki yarım daire kanallarının içindeki endolenf ve bu kanalların duvarlarındaki sinir uçlarıdır. Vücudun durumu değiştiğinde, endolenf hareket eder ve kanal duvarındaki sinir uçlarını tahriş eder. Bu şekilde vücudumuzun durumunu yansıtırız.
Organik duygular, iç organların durumundaki değişikliklerin bir yansımasıdır. Bu duygular, sağlık ve hastalık durumunda vücudun iç organlarında açlık, susuzluk, tokluk, mide bulantısı, ağrıyı gösterir. Organik duyular için reseptörler, mukoza zarında iç organların yüzeyinde bulunan sinir uçlarından oluşur. Organik duygular cinsel duyguları içerir.

Duyguların genel düzenlilikleri

Her duygunun özelliklerine ek olarak, tüm duygular için geçerli olan ortak noktalar da vardır. Son psikolojik literatür, bu genel özelliklerin aşağıdaki gibi olduğunu göstermektedir.
Kalite yönü. Bu, bir duyguyu diğerinden ayıran bir özelliktir ve duygunun doğasında var olan kipliğin bir özelliğidir.
Duyumun yoğunluğu, duyuların bir başka ortak özelliğidir ve diğer uyarıcının etkisi ve alıcının işlevsel durumu tarafından belirlenir.
Duyguların sürekliliği, zamanının bir özelliğidir. Aynı zamanda duyu organlarının işlevsel durumuna, tahriş edici maddenin gücüne ve etki süresine de bağlıdır. Son olarak, duyguların ortak özelliklerinden biri de duyguların mekansal lokalizasyonudur. Bu, alıcılar tarafından gönderilen sinyallerin analizinin, herhangi bir yerden uyaranın etkisini yansıtmamıza izin verdiği anlamına gelir. Başka bir deyişle, ışığın nereden geldiğini, ısının nereden geldiğini veya vücudumuzun hangi bölümünün mekanik olarak etkilendiğini yansıtırız.

Duyguların düzenliliklerinden biri de duyarlılık ve ölçümü meselesidir. Duyarlılık, analizörün duyma yeteneğidir. Uzmanlar iki tür duyarlılık belirlediler: mutlak ve farklı duyarlılık. Mutlak ve farklı duyarlılık, duygunun mutlak ve farklı sınırları ile ölçülür.

Duygular hakkında bilinen ve bilinmeyen bilgiler nelerdir?

Duygunun mutlak alt sınırı, zorla bir kuvvet oluşturabilen az miktarda tahriş edici tarafından belirlenir. Bu miktar ne kadar küçük olursa, hassasiyet o kadar yüksek olur.

Farklılaşma derecesi ve farklılaşmanın duyarlılığı sorunu da duyguların doğasında bulunan düzenliliklerden biridir. Bir kişi sadece belirli bir miktarda tahriş hissetmekle kalmaz, aynı zamanda kendisini etkileyen tahriş edici maddelerde niceliksel bir değişiklik de hisseder. Farklılaşmanın duyarlılığı ve farklılaşma derecesi de bundan kaynaklanmaktadır. Tahriş edici maddeler ile hissedilebilecek fark miktarı arasındaki fark, farklılaşma derecesi olarak adlandırılır. En küçük farkı duyma yeteneğine diferansiyel duyarlılık deniyor. ilginizi çekebilir; İnsan Beyninin Karmaşık Yapısı ve Duyularımız?

Yazı dolaşımı

Mobil sürümden çık