1924 Anayasası
1924 Anayasasını Kim Hazırladı? Mudanya mütarekesi imzalandıktan sonra hemen herkesin zihninde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun yetmediği zaten kabul görmeyen Kanuni Esasi’nin yerine yeni bir anayasa yapılma ihtiyacı bütün siyasi aktörlerin zihninde yer almıştır. “Bunu değiştirmemiz lazım, yenilememiz gerekli” şeklinde görüşler ileri sürülmüştür. 1924 anayasası zaten yetersiz bir anayasadır; çünkü kişi hak ve özgürlükleri ile ilgili hususlar yoktur. Dolayısıyla yeni bir anayasa yapılması gerekmektedir. Ancak bir kısmının düşüncesi bu anayasa değişikliklerini ya da yeni anayasayı nihai anlaşma yapıldıktan sonra yani Lozan Anlaşması bittikten sonra gerçekleştirmektir. Ama Mustafa Kemal Paşa ve ekibinin yöntemi ise dönemi geldiği an anayasal değişiklikleri gerçekleştirmektir.
Aslında başkentin değişmesi, saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilanı bir anayasal değişikliktir. Bir araya getirilmiş bir anayasa metninin değişikliği değildir. O anda o hususla ilgili, başkent hususuyla ilgili, saltanatın kaldırılmasıyla ilgili, cumhuriyetin ilanıyla ilgili anayasal değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Yani Lozan Barış Anlaşmasının sonucu beklenmemiştir ya da bir bütün anayasal metin bir araya getirilerek bunu değiştirelim şeklinde bir yöntem takip edilmemiştir. Mustafa Kemal Paşa anı, vakti geldiği zaman bunu gerçekleştirmiştir. Yani kriz dönemlerini iyi kullanarak anayasal değişiklikleri gerçekleştirmiştir. 1924 anayasası süreci aslında böyle başlamaktadır. Anayasayı buradan almamız gerekir.
Mustafa Kemal Paşa’nın kontrolünde gelişen bir anayasaydı
1924 anayasasıyla ilgili meclisteki komisyonun çabalarından İsmet İnönü hatıralarında bundan bahsetmiş, tamamen Mustafa Kemal Paşa’nın kontrolünde gelişen bir anayasaydı diye bahsetmiştir. Yani icra makamı olan İsmet Paşa bundan çok fazla haberdar olmadığını söylemektedir. Burada Mustafa Kemal Paşa ve komisyon üyesi olanların bir kısmı ve komisyon üyesi olmayanların bir kısmı ki burada komisyon üyesi olmadığı halde gazetelerde yansımış Ziya Gökalp’in, Ahmet Ağaoğlu’nun ismi geçmektedir. Komisyon başkanı olan Yunus Nadi, komisyon üyesi mazbata muharriri Celal Nuri ve Mustafa Kemal Paşa’nın özel bir dairede bu anayasayı oluşturmaya çalıştığı bilinmektedir.
1924 Anayasası Özellikleri
Anayasa tecrübesi açısından baktığımızda aslında bu, eleştirilen bir durumdur. Anaysa metninin ilk etapta meclis gündemine gelmesi, meclisin içinde belirlenip ondan sonra komisyona gidip komisyonda tartışıldıktan sonra tekrar meclisin gündemine gelmesi gerekir. Ancak bu süreçte Mustafa Kemal Paşa’nın komisyonu da içine alarak anayasanın oluşum sürecine müdahil olduğunu görüyoruz. O yüzden İsmet Paşa da kendisinin, icra makamının fazla etkisi olmadığından hatıralarında bahsetmiştir.
1924 anayasası belirtildiği üzere, bir bütün olarak anayasayı bir araya getirmek ihtiyacını karşılamak için ortaya çıkmıştır. Anayasa komisyonunun ortaya koyduğu Mustafa Kemal Paşa’nın istediği bu iki madde çok önemlidir. Birincisi Mustafa Kemal Paşa’ya Meclisi feshetme yetkisi tanınmak istenmesi, ikincisi mutlak veto yetkisi. Yani kanun maddelerini mutlak olarak veto etme yetkisi. 1909 değişikliklerine baktığımız zaman bunlar aslında daha çok cumhurbaşkanına yetki veren, onu güçlendiren bir taleplerdir. Birkaç talep daha olmakla birlikte onlar da kabul edilmemiştir.
Değişikliklerin en önemlisi, meclisi feshedilme ve kanun maddelerini mutlak olarak veto edebilme yetkisidir. Çok ilginç bir şeydir bu. Meclis bu iki maddeyi de reddetmiştir. Bu meclis ki aslında Mustafa Kemal Paşa’nın belirlemiş olduğu listeler üzerinden oluşan bir meclistir. Burada yer alan kişiler aslında Terakkiperverciler diyebileceğimiz yani muhalif kişiler değillerdir. Bu karara Mustafa Kemal Paşa’nın seçmiş olduğu yine Halk Fırkası’nın içerisinden siyasi figürlerin aktörlerin itiraz ettiği, bu anlamda da ikinci meclisin kendi yetkilerini kıskançlıkla savunarak vermediği görülmektedir.
1924 Anayasasında Yapılan Değişiklikler
Çünkü birinci mecliste bütün yetkiler meclis üzerindeydi, kuvvetler birliği vardı. İkinci meclis de böyle bir özelliğe sahiptir ancak bu yetkileri herhangi bir makama devretmek istememiştir. Mustafa Kemal Paşa güçlü bir kişiliktir. Takdir edilen, önüne geçilemeyecek ve sevilen bir kişiliktir. Buna rağmen Mustafa Kemal Paşa’ya bu yetkilerin verilmesi taraftarı değillerdir.
1924 Anayasası, Atatürk İnkılaplarını yerine getirecek olan meclis tarafında çıkarılmıştır. Anayasanın önemli maddelerinden bazıları şunlardır:
- Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
- Türkiye Devleti’nin dini, İslam’dır; resmî dili Türkçedir; başkenti Ankara şehridir.
- Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne ve gerçek temsilcisi olup millet namına egemenlik hakkını kullanır.
- Yasama ve yürütme yetkileri Büyük Millet Meclisi’nde toplanmıştır.
- 18 yaşında her Türk erkek oy kullanacaktır.
- 30 yaşına gelen her Türk erkek de milletvekilliğine aday olabilecektir.
Rejim Değişikliği ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Dönüşüm
Devrimlerin tarihine bakıldığı zaman, Marksist terminolojide de tarih yazıcılığında da, üst yapı devrimlerinden, alt yapı devrimlerinden bahsedilir. Üst yapı devriminden kasıt daha çok siyasi değişikliklerdir, rejim değişiklikleridir. Alt yapı devrimleri bir ülkenin sosyal yapısının, ekonomik yapısının, bilim teknoloji alt yapısının değişmesidir veya inanç yapısının, değerler sisteminin değişmesidir. Bunlar değiştiği zaman toplum köklü olarak değişir. Bunlar değişmiyorsa siyasi rejimle pek çok şey değişmez ama değişmiş gibi gözükür.
Cumhuriyet tarihinde devralınan tablo, yani Mustafa Kemal Paşa’nın Atatürk soyadını almadan veya tek tartışmasız lider olmadan önceki ve sonraki devraldığı tabloya bakıldığında, hala Osmanlı gibi zirai bir toplumdu. Yani endüstriyel bir toplum değildi. Ağırlıklı olarak şehirli bir toplum değildi. Az miktarda okumuş yazmış kadro ülkeyi yönetti, bunların da tamamının Osmanlı doğumlu Osmanlı eğitiminden geçmiş, Osmanlı zihniyetine sahip kişilerden oluştuğu bir Türkiye karşımızda duruyordu.
1924 Anayasasını Kim Hazırladı
Her ne kadar batıcılık konusunda, din devlet işlerinin ayrılması, laiklik konusunda özellikle 1930’lu yıllarda bazı radikal adımlar atılmış olsa da, alfabe değiştiği gibi, kılık kıyafet değiştiği gibi önemli bazı değişiklikler yapılmış. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçilirken siyasi sistemin yapısında, devlet, ordu teşkilatında, inanç ve kültürel yapıda, sosyal yapıda, ekonomik yapıda çok çok büyük değişiklikler ortaya çıkmamıştır. Yani bir manada bu değişikliklerin,1980’ler sonrası Türkiye’sinde ortaya çıktığını, bir yerde de daha katılımcı, daha şehirli nüfusa sahip bir demokratik cumhuriyete doğru adımların bu şartlar oluştuktan sonra yakın tarihimizde kısmen gerçekleştiğini söyleyebiliriz.
Cumhuriyet’i pek çok açıdan Osmanlı’nın devamı olarak görebiliriz. Ama elbette belli kırılmalar olmuştur. Stratejik vizyon olarak artık Türkiye Devleti’nin emperyal vizyonu terk edip bir ulus devlet, milli devlet sınırlarını korumaya çalışan Anadolu’yla sınırlanmış o elinde kalan yapıyı korumaya yönelik bir ulus devlete geçiş olduğu söylenebilir. Artık burada hem nüfus yapısı itibariyle hem stratejik vizyon itibariyle bir imparatorluğun sona erdiğini söyleyebiliriz. Şu hususu belirtmek gerekir ki, siyasi, askeri sosyal, kültürel ve ekonomik konularda değişiklikler öyle üç senede beş senede gerçekleşmez. Bu yüzden cumhuriyetin ilk dönemi de hatta ilk 50 yılı da bir yerde Osmanlı’nın devamı olarak Osmanlı doğumlu kadrolar tarafından yürütülmüştür, devam ettirilmiştir.